Karakılçık buğdayı ya da Seferihisar’da bir tohum bankası
Can Yücel Tohum Merkezi’nin varlığından Ağustos 2014’te haberdar olmuştum. Geçen hafta biraz da endişeyle gittim tekrar merkeze, acaba yerinde duruyor mudur diye. Seferihisar ana kavşağından Gümüldür/Kuşadası istikametinde 500 metre kadar ileride hala eski yerinde sapasağlam ayakta olduğunu görünce çok sevindim.

Tarımsal biyoteknoloji hakkında okuduğum belki de en iyi kitap, J. R. Kloppenburg’un "First the Seed, the Political Economy of Plant Biotechnology" kitabının başlarında söylediği gibi her şey bir tohumla başlıyor ve tohum etrafında örülen sosyal ilişkilere bakmak o tohumun içinde filizlendiği tarımsal üretim ve gıda rejiminin genel nitelikleri hakkında bize önemli ipuçları veriyor. Örneğin, dünyadaki siyasi ve ekonomik güç eşitsizliklerinin tarihini ve sonuçlarını tohum üzerinden okumak mümkün. Tarihsel olarak genetik çeşitlilik açısından çok daha zengin olmalarına rağmen Güney ülkelerinin çok büyük bölümü günümüzün global tohum ekonomisinde Kuzey ülkelerinden ithal edilecek tohumlara muhtaç vaziyetteler. Çoğu Avrupa ve Amerika orijinli global tohum ve biyo-teknoloji şirketleri belli başlı tohum cinslerinin hemen hemen hepsinin fikri mülkiyet haklarını ve patentlerini ellerinde bulunduruyor.
Günümüzde tohum üretimi ve piyasası tamamen büyük küresel şirketlerin hakimiyetinde. Tarımsal üreticilerin yıllık üretimlerinin bir bölümünü bir sonraki seneye tohum olarak sakladıkları, böylelikle tohum temininde özgür olabildikleri dönemler çoktan gerilerde kaldı. 1930’lardan sonra hibrid tohumların üretimde yaygın olarak kullanılmaya başlanmasıyla birlikte üreticilerin piyasaya bağımlılıkları arttı, endüstriyel tarım ivme kazandı ve biyo-çeşitlilik açısından ciddi gerilemeler yaşandı. Son zamanlarda sadece genetiği değiştirilmiş organizmalarla (GDO) ilgili tartışmalar bile kendi başına, tohumda yaşananların insan sağlığı, ekolojik denge ve sosyal adalet gibi konularda uyandırdığı kaygıları hatırlamak için yeterli... Türkiye’de de tohumda metalaşma ve piyasalaşma süreçleri sertifikasız tohum alış verişini yasaklayan 2006 Tohumculuk Yasası’yla birlikte iyice derinleşmiş durumda.
Can Yücel’in adını gururla taşıyan Seferihisar’daki tohum merkezi, ekolojik tarım, gıda egemenliği ve sosyal dayanışma gibi kavramları önemseyen, daha iyi, daha yeşil bir dünya hayali kuranlara bu uğurda neler yapılabileceğine dair muazzam bir örnek sunuyor. Merkez, 2011 yılında Seferihisar Belediyesi tarafından kurulmuş. Takas sistemiyle çalışıyor, zaten tohum piyasasını düzenleyen mevcut yasalara göre aksi de başka türlüsü de mümkün değil. İnsanlar, çoğunlukla üreticiler, ellerindeki geleneksel tohumları (atalık tohumları) getiriyor ve istedikleri tohumları buradan alabiliyor. Merkez kurulduğundan beri burayı idare eden belediye personeli ve aynı zamanda kendisi de üretici olan Aylin Hanım, karşılıksız da çok tohum verdiklerini söyledi. Ayrıca postayla da tohum takası yapanlar olabiliyormuş...
Ben gittiğimde Aylin Hanım sonradan siyah turp, bakla ve brokoli tohumları olduğunu anladığım samanı andıran bir yığın içerisinden ayıklama yapıyordu. Merkez’in kapalı yerinde bir kaç alanda genellikle ışık almayan yerlerde kavanozlar içerisinde tohumlar saklanıyor. Mütevazi bir tohum bankasını andıran merkezde 100’den fazla numune tohum cinsi var, Türkiye’nin her yerinden: Artvin mısırı, Çeşme kokulu kavunu, kemer patlıcan, Birgi domates.... Ayrıca yarım dönüm kadarlık bir bahçede de kendi tohumlarını yetiştiriyorlardı. (Dünyada tohum bankalarının tarihi ve günümüzdeki durumlarıyla ilgili şahane bir makale okumak isterseniz, New Yorker’da John Seabrook’un “Sowing for Apocalypse: The quest for a global seed bank.” makalesini şiddetle tavsiye ederim.)
Aylin Hanım, yerli tohumların çoğaltılması ve kullanımının yaygınlaştırılması için çalıştıklarını söyledi. Piyasadaki hibrid ya da GDO’lu tohumlarla kıyaslandığında atalık yerli tohumların maliyetlerinin hem çok daha düşük hem de hastalıklara karşı daha dayanıklı olduklarını anlattı. Aylin Hanım’a göre, tüketiciler de bilinçlenmeye başlamış, artık yerli tohumdan mı diye sormaya başlamışlar.
Geçenlerde Kıbrıs’ta Mehmetçik Belediyesi’nin desteklediği Zeka Bey Tohum Merkezi’nin kuruluşuna katkıda bulunmuşlar, onlarla hem tohumlarını hem de bildiklerini paylaşmışlar. Kıbrıslı tohumcuların yanlarında getirdiği Kıbrıs ıspanağı (molehiya) tohumlarını gösterdi. Ayrıca Kıbrıs ıspanağının yetişmiş halini de denediğini söyledi; bizim buralarda yediğimiz ıspanağa göre lezzeti ve görünüşü çok farklıymış. Muğla Menteşe’de de yine yerel belediyenin desteklediği bir tohum merkezi açılmış yakınlarda.

Can Yücel Tohum Merkezi’nin bugünlere gelmesinde ve hatta bugün emsallerine öncülük yapmasında Seferihisar Belediyesi’nin katkısını görmemek imkansız. Tunç Soyer’in 2010’da başkan olmasından sonra Seferihisar Belediyesi yerel yönetimlerin tarımsal üreticilere ve halka sunabilecekleri hizmetler konusunda eşi görülmemiş işlere imza atıyor. Özellikle zeytinyağı ve mandalina üretimi ve ticaretinde kooperatifçiliği ve birlikleşmeyi teşvik etmek, böylelikle organik ve iyi tarım sertifikasyonunu küçük üreticiler açısından ulaşılabilir kılmak, “seferibakkallar” (Seferihisar Merkez, Sığacık ve Ürkmez’de) yoluyla kooperatifler tarafından üretilen paketli ürünleri son tüketiciye ulaştırmak, Sığacık kale içerisinde Pazar günleri yiyecek pazarı kurmak yoluyla kadın istihdamını artırmak son yıllarda dikkat çeken projelerden sadece bir kaç tanesi...
Karakılçık buğdayı besin değeri çok yüksek bir o kadar da lezzetli, yakında Siyez buğdayına rakip çıkma ihtimali çok fazla atalık bir buğday cinsi. Civar köylerden üreticilerin Karakılçık buğday tohumlarını merkeze getirmesiyle başlamış her şey. Merkezde tohumları çoğaltmışlar. Daha sonra Belediye’nin teşvikiyle bu tohumla üretim yapan çiftçilerin sayısı artmış. Şimdilerde bu buğdayla yapılan un ve sonrasında pişirilen ekmek seferibakkallarda satılıyor. Bugünün benim için en büyük hayal kırıklığı merkezdeki seferibakkalda karakılçık ekmeğini bulamamak oldu. Saat 11 civarı dükkana gittiğimde sabah gelen ekmekler yaklaşık 1 saat içerisinde tükenmişti. Günün tesellisi yine belediyenin jeotermal kaynakları kullanarak işlediği, seferibakkaldan aldığım yörede yetişen satsuma mandalina kuruları oldu. Ev ahalisi ayıla bayıla bu neymiş diye diye bir kaç dakika içerisinde bütün paketi tüketti.
Seferihisar’a yolunuz düşerse merkezdeki NerimanTokdil Fırınından gevrek, Zeybekoğlu’ndan tam sert İzmir tulumu ve seferibakkallardan ekmek ve mandalina kurusu almayı sakın ihmal etmeyin. Tabii Can Yücel Tohum Merkezi’nin de akşamları 17:00’e kadar açık olduğunu, takas yapmayacak olsanız bile yine de ziyaret edebileceğinizi, her şeyin bir tohumla başlayacağını unutmayın...